28 Ağustos 2018 Salı

BAŞKOMUTAN KİM?.. "Cahit Armağan Dilek" (YENİÇAĞ GAZETESİ 27 Ağustos 2018) -Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ATATÜRK Kurtuluş Savaşının ve Türk milletinin tek ve ebedi BAŞKOMUTAN'ıdır.

BAŞKOMUTAN KİM?..

Cahit Armağan Dilek
YENİÇAĞ GAZETESİ
27 Ağustos 2018

Türkiye'yi yöneten iktidarın geçmiş 16 yılda sıkça kullandığı söylemlerden biri "devletin ve geçmişteki hükümetlerin inkarcı politikalarını reddediyoruz" olmuştur.
Ama yaşananlar tam tersi. Kanlarıyla canlarıyla fikirleriyle milli tarihimizi bizzat yazanlar, masa başında kahvehane köşelerinde tarih yazanlar tarafından tarihten silinmeye çalışılıyor. Listesinin başında ATATÜRK geliyor.
İktidarın özellikle son 5-6 yılda artan bir şekilde Atatürk'ü ve yaptıklarını görmezden gelen, adını anmaktan kaçan yani Atatürk'ü inkar eden bir söylem içinde oldukları görülüyor. Bunun en sık rastlananı Atatürk'ten bahsetmek zorunda kalındığında Atatürk demeyip "Gazi" veya "Mustafa Kemal" veya "Gazi Mustafa Kemal" denilmesidir.
Bunu yaparak hem Kurtuluş Savaşı dönemiyle Türkiye Cumhuriyeti dönemlerini birbirinden ayırıyorlar hem de Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk'ü kabullenmedikleri mesajını veriyorlar. Ayrıca sanki Gazi Mustafa Kemal ile Atatürk farklı iki kişiymiş algısı yaratıp Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk gerçeğinin üstünü örtmek istiyorlar.
Oysa O;
"Ben askerliğin her şeyden ziyade sanatkarlığını severim" diyerek askerlik sanatının harp tarihindeki en usta uygulayıcısı Mareşal Mustafa Kemal,
"Size ben saldırı emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!... Düşmandan kaçılmaz... Cephaneniz yoksa süngünüz var. Süngü tak ve yere yat!" emirleriyle Çanakkale savaşıyla özdeşleşen Anafartalar kahramanı Yarbay Mustafa Kemal,
Bağımsızlık ateşinin yakıldığı Samsun'a çıkan, sonrasındaki kongreler sürecini yöneten ancak bu dönemlerin tarihi anlatılırken ismi anılmayan Mustafa Kemal Paşa,
"Komutan, yaratan demektir... Komutanlar, astlarından yüksek ve bilgili olmalıdırlar... Komutanların en büyük cesareti, sorumluluktan korkmamalarıdır... Eksiksiz bir komutanı oluşturan şey, eksiksiz ahlâktır... Vatandaş bilmelidir ki, ordu ne kadar önemli ise, onun başına geçirilecek olan millî başkomutan da başarı için, en aşağı o kadar önemlidir... Komutanlar, askerlik görev ve gereklerini düşünürken ve uygularken beynini siyasal düşüncelerin etkisi altında bulundurmaktan sakınmalıdırlar..." diyen Türk milletinin ebedi Başkomutanı Atatürk,
Tarihte ilk ve tek olmak üzere, çıkarılan kanunla Meclisin kendi yetkisindeki Başkomutanlık yetkisi ve unvanını verdiği, meydan savaşları yöneten ve kazanan, TBMM tarihi anlatılırken hiç olmamış sayılan ilk başkanı Mustafa Kemal Paşa,
"Meydan savaşı, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir; milletlerin çarpışmasıdır... Bir milletin alın yazısını olumlu ve olumsuz olarak belirleyen, meydan savaşlarıdır..." diyen Sakarya Meydan Savaşını yönetip kazanan Başkomutan Mustafa Kemal Paşa,
Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak bilinen Büyük Taarruzu yöneten, sevk ve idare ettiği Türk Ordusuyla Büyük Zafere ulaştıran aynı zamanda Meclis Başkanı ve Başkomutan olan Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa,
Ağustos 2018'e gelindiğinde TSK'nın resmi sosyal medya hesabında "Büyük Zafere Adım Adım" başlıklı 30 saniyelik videoda adı ve görüntüsüne yer verilmeyen Büyük Zaferin Başkomutanı Atatürk,
Muhtemelen gelen tepkilerden sonra bu sefer "Malazgirt'ten Kocatepe'ye… Ya İstiklâl Ya Ölüm" başlıklı 40 saniyelik videoda "Ya İstiklal Ya Ölüm" sözünün altındaki imzasıyla birlikte çok kısa görüntüsüne yer verilen Atatürk.
İşte Türk tarihinden silinmeye çalışılan Ata Türk. Ama gücünüz yetmeyecek!
TSK'nın son videosunda savaşın adı bile kullanılmamış, Başkomutanlık Meydan Muharebesi denilememiş! Bu arada, Büyük Taarruz'u anlatacak sözü de "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" olmalıydı.
Anayasa gereği savaş zamanı Başkomutanlık görevini üstlenecek Genelkurmay Başkanının karargahının aklı başka yerde ki ebedi Başkomutanına ve onun adının verildiği savaşın anlam ve önemine odaklanamamış.
GENELKURMAY da siyasi iktidarın "Atatürk ve yaptıklarının karşısına başka şeyler çıkarıp halkı seçime zorlama" stratejisini benimsemiş görünüyor. Malazgirt, İstanbul'un fethi, Çanakkale, Dumlupınar, Büyük Zafer hepsi bizim. Tercihe zorlamak tarihe, vicdana ihanettir.
"2200 yıllık devlet, 1400 yıllık medeniyet" diyenlerin aksine zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk Ordusuna fiilen Başkomutanlık yapmış, meydan savaşları kazanmış, en büyük eserim dediği ebediyete kadar payidar kalacak Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ATATÜRK Kurtuluş Savaşının ve Türk milletinin tek ve ebedi BAŞKOMUTAN'ıdır.
O'nun haricindekilerin Başkomutanlığı sadece temsilidir. 
Anayasa öyle diyor!
Kaynak Yeniçağ: Başkomutan kim? - Cahit Armağan Dilek

15 Ağustos 2018 Çarşamba

Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (2018) BAŞKANLIK KABİNESİ "Yalçın KOÇAK" 18. Dönem Sakarya Milletvekili -Oryantalizm dünyalıları idare edebilmek için Siyah demiş, Beyaz demiş, Hindu demiş, Sih demiş, Sarı Benizli demiş, Kızılderili demiş, Tutsi demiş, Sisi? demiş; illaki ikilik çıkarıp zayıflatıp; zafiyetten istifade etmek için!..

BAŞKANLIK KABİNESİ
Yalçın KOÇAK
18. Dönem Sakarya Milletvekili

İdeolojilerden yani İzm’lerden beslenenler nemaları için canhıraş bir şekilde mücadele ederler. Nema bitecek, mama gidecek diye..
Oryantalizm dünyalıları idare edebilmek için Siyah demiş, Beyaz demiş, Hindu demiş, Sih demiş, Sarı Benizli demiş, Kızılderili demiş, Tutsi demiş, Sisi? demiş; illaki ikilik çıkarıp zayıflatıp; zafiyetten istifade etmek için metot geliştirmiş. Referandumlar, seçimler ideal ayrışma hatları çizerler. Profesyonel particiler bu hataları keskinleştirir, ötekileştirir ve yandaşlarıyla karşı taraf arasına görünmeyen fikri duvarlar örerler.
Siyasete tefrika girdiyse bir daha iflah olmaz.
Bir mankurtlaşma başlatılmış, siz de oyunun bir parçası olmuşsunuz demektir. Tevhid teklik bizim, ikilik ve teslis onların referans sistemlerini oluşturur.
Bizim 1920’de kurduğumuz meclisin adı B.M.M. (Büyük Millet Meclisi) idi yani önünde Türkiye adı yoktu, peki neredeydi bu Türkiye neresiydi, nereden söküldü de getirildi Anadolu’nun (yani Küçük Asya’nın) üzerine monte edildi, giydirildi.
İtalya ile Slovenya’nın körfezini düşünün.
Türkiye’nin T’sini oraya koyun. Zagrep, Belgrat ve Bükreş hattının sonunda E’mizi görürsünüz evet bütün Balkan ve Rumeli’nin üzerinde TÜRKİYE yazardı? Aşağı yukarı Kıta Avrupa’sının üçte biri…
Kayıp değerlerimizi, Ederlerimizi illaki bilelim.
Oryantalizm bizlere (Bizden adam olmaz, gelsinler bizi idare etsinler) algı yöntemini uyguladı. Robinson Cruzo ve Cuma sendromu.
İş yapmak üzerine değil, yapıyormuş gibi görünmek (Taoizm) üzerine bir model bıraktı.
Ne kadar çok bürokrasi, o kadar az demokrasi.
Çok Bakanlık, çok başlılık ve birinden birinde engelleme fırsatını kullanabilmek için kendilerine açık kapı bıraktılar. Kuvvetler arasındaki görünmeyen mürailer.
Yetki ve Sorumluluk yasalarını çıkartmayarak, kendi adamlarını perde gerisinde, hep korumada tuttular.
Etkili namussuzlar.
Toprak ve Mülkiyet hukukunda İngiliz’in kendi kullandığı Veraset Kanunlarına bir bakın, birde bizim parçalayan, küçülten modelimize...
İşte tarımı bitiren en önemli kanunlardan birisi..
Ya Gelir Vergisi Kanunu. 1935’de Fransa’dan almışız “Avara Kasnaklı” sanayici küçük sanayicidir. Vergiyi ve Elektrik parasını alt gruplar öder mantığıyla, halâ mer-î ve de cari; çelişki devam ediyor.
“BÜYÜME’nin önündeki en büyük engel.
Mantık hala aynı Benzinin 5/4’ü vergidir ama 2000 cc’den Büyük arabaya binmek adeta özendirilmez. Cezalandırılır. Meğerse bizim kanun Fransız’ın sömürgelerine yaptığı ve uyguladığı kanunmuş. Ticaret ve Büyütülecekler kontrol altında? Bilmem anlatabildim mi? Dünün Tüsiad’çıları, bu gününde Müsiad’çıları.
DIŞ POLİTİKAMIZ Defansif yapılanmadan Ofansif aktivasyona geçmeli.
Ayak uyduramayanlar temizlenmeli. Hariciye, Batı hayranı, Batı suratlı ve Batılı kafalardan kurtarılmalıdır. Kompleksli ve zayıf karakterliler diplomasiye alınmamalıdır.
İnsan ekmeğini yediği kapıya hizmet etmeli.
Devletle yıllarca iş yapmamış, üretmemiş binlerce kişi vardır, tasfiye edilmelidir.
1964 yılında İsmet İnönü’nün Ali Naili Erdem beye şöyle bir söylemi vardır.“Devletin Bekası ve Devamı için Dış Politikada İktidar ne biliyorsa, Muhalefette bunu bilmelidir.”
İktidar ve Muhalefet arasında köprüler atılmamalı, kapılar daima açık tutulmalı. 
Büyümek için sebep çok, bahanemiz yoktur.
Mali ve Ekonomik sistemimizin ve de Döviz, Faiz, Borsa sarmalının yanlışlığını defalarca yazdık.
Buyrun; Ekonomik bir buhran çıkarmak için birileri darboğaz çıkarmaya çalışıyor. Ekonomimizin dış müdahalelerden ancak Artırılmış güvenlik metotlarıyla kurtarılması mümkündür.
Borca dayalı para arzından, Üretimsiz ekonomiden, Bereketsiz tohum ve tarımdan, büyütmeyen vergi sisteminden, Enflasyonu yok sayan muhasebeyi umumiyeden, İsraftan, Haramdan sarfı nazar edelim.
İstanbul Üniversitesini kuran hocalardan Prof. Fritz Newmark’ı dinleyelim.Boğaziçi’ne sığınanlar kitabında bakın Türklere Türkçe olarak ne diyor. “Bütçeyi ve Ekonomiyi zinhar maliyecilere bırakmayınız; Onlar, denk bütçe öğretisiyle yetiştirilirler, Devlet bütçesi denk olmaz; Afat olur, Kıtlık olur, açık verir ve bu açığı eşikte bekleyenler borçla kapatır. Borcu, borçla ödeme sarmalına girdiniz mi zaten geç kalınmış demektir.”
Hülasa; Başkanlık kabinesinin sayın üyeleri sosyolojik olarak (İnovasyon) farklı bakış yeni alfabe ve okumalar geliştirmeliyiz. Dünya’ya örnek bir ekonomik modeli uygulamaya koymalı ve sömürülen ülkelere önderlik etmeliyiz.
Halkı ve İş âlemini rahatlatacak VERGİ düzenlemeleri yapmalıyız.
Şelale Vergi sistemi hem ticareti Ak’laştırır kayıt dışını kapatır hem de iki vergi sistemi ile Gelir Vergisi %10 her masraf gider yazılır, KDV %2 malın her hareketinde alınır. Bu modelde gelirimizin daha da bereketlenerek arttığının simülasyonları dileyen meraklılarına gönderilir.
SANAYİNİN gelişmesi için Harp sanayimize çalışanların iflas ettirilmemesi, desteklenmesi gerekmektedir. Savunma ve Sanayi Bakanlığı bu anlayışla Milli ve Yerli hassasiyeti yüksek arkadaşlarımızdan yenilenmelidir.
Şu memlekette uzay kapsülü dâhil yapılmayacak iş yoktur.
Bütün bu yanlış öğretilerin sorumlusu YÖK’tür. Onun artık kanıksanmış, sistemden beslenen hocalarıdır. Türkiye yarın bu hocalarını çaplamak mecburiyetinde kalacaktır. ENQA ve Lizbon sözleşmesi ve de 5463 sayılı kanun gereği; Bologna kriterlerini hemen başlatalım. İhanetten, cehaletten ve miskinlikten kurtulalım.
YENİ YAPILANMA İLE YÖK belasından galiba kurtulduk!..
Kalite Kurulumuz Üniversitelerimizi, Teknoparklarımızı ve Hocalarımızın başarı puanlarını, performanslarını Zaptu, Rapt altına almalı. İcadı, patenti, buluşu olmayana bilim adamı unvanı verilmemelidir.
Hızlı bir kalkınma için, İlim ve Teknoloji üretmeliyiz.
Faizsiz bir ekonomik sistem ile üretimden değer alan alınteri para modeline geçmeliyiz. Dolar denilen melaneti tasarruf aracı olmaktan çıkarmalı, yeni ve güvenilir bir enstrüman üretmeliyiz.
Müstahsili koruyun, Mükellefi yaşatın, Müteşebbisi destekleyin.
Biz bunu da aşacağız.
Sabır ve Azimle…

10 Ağustos 2018 Cuma

Mevzuatta tahribat ve Devlete darbe!..Bülent ECEVİT’in Kurduğu Üç (3) ÇOK AYIPLI, Bir (1) AZ AYIPLI, Dört (4) HÜKÜMET "Mehmet Arif Demirer" BAĞIMSIZ–HALKÇI–MUHALİF GAZETE YURT’ta BİR MENDERES DÜŞMANI: İsmet Orhan & "BAĞIMSIZ–HALKÇI–MUHALİF GAZETE YURT’ta BİR MENDERES DÜŞMANI" Mehmet Arif DEMİRER


ECEVİT’in KURDUĞU 3 ÇOK AYIPLI,1 AZ AYIPLI, 4 HÜKÜMET
Mehmet Arif DEMİRER
Ecevit’in kurduğu birinci AYIPLI HÜKÜMET, 14 Ekim 1973 seçimlerinde, nihayet TBMM’ne giren Erbakan’ın şu açıklamasından (12 Kasım 1973 tarihli Hürriyet Gazetesi) iki buçuk ay sonra, CHP – MSP arasında 26 Ocak 1974’de kurulan koalisyondu:
“Memleket sarhoş masalarında hazırlanan kanunlarla idare edilmemelidir. Bugün en iyi öğrenciler İmam Hatip Okullarında yetiştirilmektedir.
“Manevi sahada yapacağımız köklü değişiklikler arasında milli kıyafetlere aykırı giyim tarzları yasaklanacaktır.Hırsızlık yapan elin kesilmesi, kem gözle bakan gözün zayi edilmesi gibi şeri hükümler iktidara gelince getirilecektir.
“Hilafetin gelmesinin birçok faydaları olabilir. Siyasi faydaları da. Ben illa gelsin iddiasında değilim ama millet isterse herşey olur.”
Bu hükümette Erbakan bir Devlet Bakanlığı ile Adalet, İçişleri, Ticaret, Sanayi ve Tarım Bakanlıklarını aldı ve bu bakanlıklarda derhal aşırı sağ kadroların yerleştirilmesini başlattı.
Ecevit’in kurduğu ikinci AYIPLI HÜKÜMET, “kumar borcu bulunmayan” 11 Adalet Partisi milletvekiliCHP’ye transfer edilip her birine birer bakanlıkverilerek, Ocak 1978’de kuruldu. 1979 ara seçimleri ve Senato üçte bir yenileme seçiminde CHP hezimete uğradığı için istifa etmek zorunda kaldı.
Ecevit’in kurduğu üçüncü (AZ AYIPLI) HÜKÜMET çok kısa sürdü. Bu dönemde Ecevit ve eşi Rahşan Hanımefendi 18 Nisan 1999 seçiminin CHP adaylarını seçerken işin içine yine bir takımayıplar karıştı.Örneğin, Afyon listesinde Fethullah Gülen’in talebesi, tarikatçı (Nakşibendi) Gaffar Yakın. Bu kişi DSP Milletvekili olarak TBMM’ne girdi.
Ecevit’in kurduğu dördüncü ve de AYIPLI HÜKÜMET, 28 Mayıs 1999 tarihinde kurulan ünlü 57. Hükümet idi. Üç Başbakan Yardımcısı, (Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz, Hüsamettin Özkan) yanı sıra on altı normal bakan ve tam on dört Devlet Bakanı vardı 57. Hükümette.
Bu bakanlar sık sık değiştiler. İstifalar, aziller, yeni bakanlar derken (Hürriyet çetele tutmuş) Hükümette yaklaşık 40 ayda 58 değişik kişi bakanlık koltuğuna oturmuş.
En ayıplısı bu son Ecevit Hükümeti olmuş: Türkiye’ye 2001 krizini yaşatmış, Okyanus’un ötesinden Kemal Derviş’i getirmiş baş tacı yapmış ve Amerikalı Bush’un sevdalısı Amerikalı Cargill’in Bursa Orhangazi’de Türk Hukuk sistemini hiçe sayarak (aynen bugün Trumpgibi) kurduğu Mısır Şurubu Fabrikasını korumak için özel Bakanlar Kurulu Kararı bile çıkarmış.
En sonunda da havlu atarak erken bir seçim ile 2002’de Türkiye’yi % 34 oy ile tek başına iktidara gelen AKP’ye teslim etmiş.
Kemal Derviş geldikten sonra TBMM bir dizi kanun tasarısını görüşmüş ve kabul etmiş. Ben 3 ve 4 Nisan 2001 günleri görüşülenŞeker Kanununu inceledim ve zabıtları yakında yayımlanacak yeni kitabıma aldım. Kabul edilmeyen değişiklik önergeleri dışında 140 sayfa O kanun da ayıplar listesinde dimdik duruyor. O kanun ile oluşturulan Şeker Kurulu’nda Cargill’in temsilcisine TC Devleti tarafından maaş ödenmiş, dersem inanır mısınız?!...
Hiç kimse yanlış algılamasın, özellikle Kıbrıs parantezinde Rahmetli Ecevit ile çok yakın ve dostane bir ilişkimiz vardı. Bana ve özellikle babama karşı çok nazik ve saygılı idi.TBMM’de babamın vefatından sonra yapılan anma töreninde Hüsamettin Cindoruk ve kardeşim ile benim aramda saygı duruşunda bulunmuştu.
Bu hükümetler ayıplı idi çünkü, Ecevit; Menderes (1950 – 1960) ve 1965 – 1969 arasında Demirel’in yapmadığını yapmış, Aşırı Sağ’ı (Erbakan’ı) ilk kez Devletin içine sokmuştu. Daha sonraDemirel de aynı ayıba ortak (MC Hükümetleri) oldu. O da ayrı bir konu.
***
BAĞIMSIZ–HALKÇI–MUHALİF GAZETE YURT’ta BİR MENDERES DÜŞMANI 
Mehmet Arif DEMİRER
“Cumhuriyet kurulduktan sonra, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Tam bağımsız Türkiye” planlaması, Emperyal güçlere ülkenin kapılarını kapamıştı... Buna en çok içerleyen de ABD olmuştu... Bölge ülkelerinden sadece Türkiye’ye hükmedemiyorlardı...Ancak Atatürk’ün erken ölümü, Türkiye adına tüm kartların yeniden dağılmasına neden olmuştu...
“Kırk altı ruhu dediğimiz Demokrat Parti iktidarı, ABD’ye kapıları sonuna kadar açmıştı...
Marshall yardımları tatlı gelmişti. Arkasından, Milli ordunun NATO ordusu olması ipleri iyice ABD’nin eline vermişti... ABD’nin buyruklarından bunalan Menderes,
Milli duyguları ağır basınca, Çareyi Doğu Bloku’na yanaşarak halletmeyi hedeflemişti...
“İşte bu hedef, Menderes ve üç arkadaşının idam edilişinin belgesiydi... Katil Amerika, Halkın diline “Menderes’i asker astı, CHP astı” sloganını ezberletmeyi de ihmal etmemişti...ABD’ye ülkenin kapısının açılmasını hayatıyla ödedi merhum Menderes...”
Şimdi bu Masallardan sonra bir de Gerçeklere bakalım: 7 Aralık 1998 tarihinde İnönü Vakfı ve T. C. Dışişleri Bakanlığının Kahire’de düzenledikleri Uluslararası bir Panelde bildiri sunan Amerikalı dış politika uzmanı Prof.Weisband, bildirisinin sonunda “İnönü 1943 yılında Kahire Konferansında ilahi bir gerçeklilik göstererek yalnız Türkiye’yi değil, bütün Batı dünyasını kurtarmıştır” diyerek 2. Cumhurbaşkanının 2. Dünya Savaşı ve sonrasında izlediği dış politikayı hakkettiği yere kavuşturmuştur. Bildiride İnönü ve arkadaşlarının 3. Dünya Savaşına fırsat veremeyerek dolaylı olarak Soğuk Savaşı başlattıkları anlatılmıştır. Soğuk Savaş’ın ilk hamlesi 5 Nisan 1946 günü İstanbul’a gelen Missouri savaş gemisi idi. İnönü, 6 Nisan günü ziyaretine gelen Missouri komutanına “Amerikan Savaş gemileri bize ne kadar yakın olursa o kadar iyi olur” diye Türkiye – ABD yakınlaşmasını derinleştirmiş, bir yıl sonra Türkiye ile ABD arasında 12 Temmuz 1947 tarihinde ilk İkili Antlaşma imzalanmış, Türkiye bu antlaşma kapsamında ABD’den den ilk kez 100 milyon dolar değerinde askeri teçhizat, savaş uçağı ve karayolu yapımında kullanılan Amerikan iş makineleri almıştır.
Marshall Planı kapsamında hibe ve kredilere gelince. Bu fon, Savaş’a katıldıkları için ekonomileri çöken Avrupa ülkeleri için düşünülmüştü. Türkiye ise Savaş’a katılmamıştı. Plan kapsamına alınmamıştır. Ancak ekonomisi çok zayıflamıştı. Dövizi yoktu. Yatırım yapamıyordu. Öyle ki, Başbakan Saka, 18.9.1948’de tüketimi kısmak üzere şeker fiyatına uygun bir zam yapıldığını açıklamıştı: %60 ! 1948 yılında Türkiye Plan kapsamına alınmak için ABD nezdinde çok ricacı olmuş ve sonunda 4 Temmuz 1948’de ilk dilimi 10 milyon dolar Türkiye – ABD ekonomik İş Birliği Antlaşması imzalanmıştı.
NATO kurulduğu zaman üyelik için ilk başvuru CHP’nin son hükümeti tarafından yapılmış ve reddedilmişti. 18 Şubat 1952’de Türkiye NATO üyesi olduğunda ULUS Gazetesinin manşeti “Kuzey Atlantik Paktı’na resmen girdik. Barutçu (CHP Sözcüsü)muhalefetin görüşünü açıkladı: “CHP bu vesikayı memnunlukla karşılamaktadır.”
Menderes’in Doğu Bloku’na yanaşmasına gelince. 1959 yılında ABD, NATO müttefiklerine bilgi vermeden Sovyetler Birliği ile detant (buzları eritme) görüşmeleri başlatmıştı. Bu durum karşısında Türkiye Dışişleri Bakanı Zorlu, Menderes ve Bayar’a, Türkiye’nin kuzey komşusu ile ‘normal komşuluk ilişkileri’ başlatmasını önermiş ve ilk aşamada ekonomik değil, tıp alanındada birlikte neler yapılabilir konusunu araştırmak amacı ile Sağlık Bakanı Dr. Lütfü Kırdar Moskova’ya gönderilmişti. Getirdiği konu: İlk aşamada veteriner ilişkileri. Hayvanın komünisti olmuyor !... İsmet Orhan’a iki kitabımı acilen okumasını öneriyorum: İnönü’den İkinci Dünya Savaşı ve Uluslararası Antlaşmalar ve İlişkilerimizin Belgeleri (1936 – 1952)
Sayın İSMET ORHAN'ın yayına mukabil yorumu:
From: İsmet Orhan <ismetorhan.tr@gmail.com> Sent: Tuesday, August 7, 2018 12:25 PM
To: Mehmet Arif DEMİRER <demirer@kemalizm1938.org>
Subject: Re: doğru düşünebilmek için doğru bilgi gerek...

Bin yıl önce de doğsanız,
Olaylara duygusal bakmanız sizin gözünüzde doğruları yazanlar hep düşman kalmış ne yazıkki!
Ben hiç bir zaman Menderes düşmanı olmadım.
Sizin zihniyetinizdeki insanlar ( biat kültüründen gelmiş) işte bu vesilelerle insanları birbirine düşman kılıyor...
Tarihi sizden öğrenmeye ihtiyacım yok. Kaldı ki sizden öğrenmeye kalksam direk gerici olacağımı düşündüm bu yazınızda .
Bir kere doğru olsanız,
Kibar olursunuz!
İnsan olursunuz.
Beni hakaret diliyle Menderes düşmanı ve bilgisiz ilan edemezsiniz .
Siz kimsiniz ?

***
MEHMET ARİF DEMİRER BEY'İN "BU HİTABA" MUKABİL CEVABI:
Mehmet Arif DEMİRER <demirer@kemalizm1938.org> şunları yazdı (7 Ağu 2018 11:32):
İsmet Bey,
Bugün yayımlanan yazımı, özgeçmişimi ve ilginizi çekeceğini umduğum, 2015 – 2018 döneminde yayımlanan kitaplarımın listesini, ekte geçiyorum.
Menderes karşıtı yayınlar, 12 Eylül’ün ikiye böldüğü, Bn. Çiller ve Mesut Yılmaz’ın batırdığı, Merkez Sağ’ın seçmenlerini Japon yapıştırıcısı gibi AKP’ye eklemliyor.
Bugün acilen gerekli olan Cumhuriyetçiler ile Demokratların birleşmeleridir.
Menderes’i kimin astırdığını merak ederseniz, bkz. 5 Eylül 1961 tarihi ULUS Gazetesi.
Selam ve Saygılarımla.

<BAĞIMSIZ - HALKÇI - MUHALİF GAZETE YURT'ta BİR MENDERES DÜŞMANI.docx>
<özgeçmiş, 2018.docx>
<2015-2018 kitapların listesi.docx>